Dr. Mert Akcanbaş’ın AFET VE KURBAN PSİKOLOJİSİ adlı bu çalışmasını, 2010 yılının ilk günlerinde AKUT KİTAPLIĞI’nın 9. yayını olarak okuyucuyla buluşturmak bizim için heyecan verici. Arama ve kurtarmada bugüne dek gerçekleştirdiğimiz tüm operasyonel çalışmalarımız kadar toplum bilinçlendirme çalışmalarına da önem veriyoruz. Bu tür çalışmalarla afete dayanıklı bir toplum olmamıza katkıda bulunmaya, deprem ve depremle ilgili konularda yanlış bilinenleri düzeltmeye ve unutulmaması gereken dersleri yeniden hatırlatmaya çalışıyoruz. 17 Ağustos Depremi’nden sonra, bu konulardaki bilgi eksikliğini giderebilmek amacıyla bilgiyi üreten, yayan ve paylaşan bir kurum olarak çalışmalarımıza bu yönde ağırlık verdik. Bu konularda çeşitli kitap çalışmaları yaptık. Çok kapsamlı deprem eğitimi projeleri ve toplum bilinçlendirme çalışmaları gerçekleştirdik. Türkiye’nin her yerinde binlerce seminer verdik. Bir tırla iki kez 81 ilimizin tamamını dolaştık ve milyonlarca yurttaşımıza ulaştık. Hem bir çocuk müzikaliyle hem de gezici bir tiyatro grubuyla, toplum bilinçlendirme çalışmalarımızda tiyatro sanatını da kullandık. 1.000.000 adet deprem eğitimi kitapçığı dağıttık ve bu amaçla irili ufaklı sayısız başka proje yaptık ve yapıyoruz. Çünkü biliyoruz ki, bilgi ancak paylaşılırsa gerçek anlamını ve değerini bulur ve sonucu değiştirebilir.
Bu ve benzeri nitelikli çalışmalarla, Türkiye’miz de bir gün çağdaş ülkeler gibi altyapısı ve üstyapısıyla, planlı kentleşmeyle, sürdürülebilir politikalarıyla, doğru yatırım ve doğru yönetim anlayışıyla, sağlıklı yerleşim merkezleriyle ve bilinçli yurttaşlarıyla afete dayanıklı bir topluma dönüşecektir. AKUT ailesi olarak bu uzun ve zorlu süreçte, toplum bilinçlendirme çalışmalarıyla ülkemize hizmet etmek, en az her zaman acil olan arama ve kurtarma alanındaki operasyonel çalışmalarımız kadar önem verdiğimiz bir alanı oluşturuyor. Bilinçli ve duyarlı yurttaşların oluşturduğu toplumlar, afetlere ve afet zararlarına karşı her zaman daha dayanıklı olurlar ve gelecek kuşakların daha bilinçli olmasını ve daha sağlıklı yaşam koşullarına sahip olmalarını sağlarlar. Biz de bu konuda üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu kavramı da, tıpkı Crush Sendromu gibi 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi sonrasında gündelik hayatımıza girdi. O günlerde her iki konuda da son derece kısıtlı bilgi vardı ülkemizde. Depremden sonra çeşitli üniversiteler ve bazı idealist bilim insanları, bu konulardaki bilgi eksikliğini gidermek için kendi kaynaklarıyla araştırmalar ve çalışmalar yapmaya başladılar. Çeşitli makaleler ve yayınlar ürettiler. Bu idealist doktorlardan biri olan Dr. Akcanbaş da, 17 Ağustos Depremi’nin ardından Gölcük’e giderek gönüllü olarak bölgede çalışmış. Bu çalışmaları sırasında toplumumuzun psikolojik travmalara karşı çok çaresiz olduğunu ve bu konularda pek çok yanlış ve eksik bilinenin olduğunu gözlemlemiş. Bu alandaki yayın ihtiyacını görünce de bu önemli çalışmayı kendisi yapmaya karar vermiş. Konuyla ilgili hemen her kesimden insanın rahatlıkla kavrayabileceği ve öğrendiklerinden de çok faydalanabileceği değerli bir bilimsel çalışma ortaya çıkarmış Dr. Akcanbaş.
Her geçen gün kalabalıklaşan ve kaynakları düşüncesizce tüketilen bugünün dünyasında, toplumun çoğunluğunu oluşturan kesimlerinin, gündelik yaşamları içerisinde Travma Sonrası Stres Bozuklukları ile karşılaşma riski eskiye oranla daha fazla. Kendini başka rahatsızlıkların arkasına saklayabilen bu rahatsızlığı daha iyi tanımamız gerektiğini söyleyen Dr. Akcanbaş, Travma Sonrası Stres Bozukluğu ile baş etme yeteneklerinin geliştirilmesini ülkemiz için olmazsa olmaz bir koşul olarak tanımlıyor. Psikolojik travmaların etkisi sadece kurbanla da sınırlı değil, kurban yakınları da bu durumdan çok etkileniyorlar. Dr. Akcanbaş, değerli kitabında hem bu gizli hastalığı açığa çıkarıyor hem de Travma Sonrası Stres Bozukluğu yaşayan insanların yaşamını olumlu etkileyecek yaklaşımları gösteriyor. Hakkında görece az bilgi bulunan Travma Sonrası Stres Bozukluğu, son derece açık ve akıcı bir uslupla okuyucunun önüne sunuluyor.