Bizim kültürümüzde şehir hayatını paylaştığımız canlılar önemli ve değerlidir. Osmanlı’dan hatta Selçuklu’dan kalan vakıflarımızın içerisinde, kış aylarında sokaktaki hayvanlar aç - susuz kalmasınlar diye onların beslenmesi için çalışanlar, yaralanan veya hastalanan, göçlerine devam edemeyerek mahsur kalan hayvanların tedavileriyle ve bakımlarıyla ilgilenenler bile var. Bizler Anadolu coğrafyasındaki binlerce yıllık tarihimizde, sadece toplumsal hayatımız içerisinde yer alan zor durumdaki yoksullara ve düşkünlere karşı değil, şehir hayatını paylaştığımız tüm canlıların hayatına karşı da kendimizi sorumlu hissetmişiz ve gereğini de ona göre yerine getirmişiz. Doğayı, hayatı paylaştığımız diğer canlıların da yaşama haklarına saygı duymuşuz. Bu özdeğerlerimizi herzaman hatırlamalıyız çünkü bu değerlerin varlığı herkesin ve her canlının yaşama hakkına ayrı ayrı saygı duymayı, çevreyi ve doğayı korumayı getiriyor ki, aslında en çok da buna ihtiyacımız var...
Bizler yaşamın kutsallığına inanan bir geleneğin temsilcileriyiz. Bizim için yaşamın her türlüsü kutsal. AKUT’un özverili ve çalışkan gönüllüleri, gönüllülük ve karşılıksız yardımseverlik ilkeleriyle, yalnızca doğal afetlerde veya kazalarda insan hayatı kurtarmak için değil, bu dünyayı paylaştığımız diğer canlıların yaşamları için de çalışıyorlar, tıpkı atalarımız gibi...
Bugüne dek en zor ve en çaresiz zamanlarında hayatlarına dokunduğumuz 1168 insanın yanısıra, 33 farklı çağrıda 131 hayvanın da hayatını kurtardık. Bunların içinde köpekler, kediler, keçiler, dana, katır, kuzu ve öküz gibi evcil hayvanlar olduğu gibi, yolunu şaşırarak bir apartman boşluğuna düşmüş 1 tane kızıl şahin de var.
Öncelikle yabani, vahşi diye nitelendirdiğimiz hayvanların tüm ihtiyacının, doğal ortamlarında kendi içgüdüleriyle yaşamak ve varolmak olduğunu unutmamalıyız. İnsanoğlu artık dünyaya o kadar yayılmış durumda ki, yaşam alanları giderek sınırlanan yaban hayatıyla bazen kesişmeler yaşanabiliyor. Bu durum insanı korkutsa da, asıl yaban hayatı için sonuçlar çok daha tehlikeli olabiliyor. Uyum sağlamasının mümkün olmadığı bir şehir içinde sıkışıp kalmış, yorgun, yaralı veya hasta bir yabani hayvanın işi çok daha zor.
Mesleği, hobisi veya yaşadığı yer itibariyle yaralı, hasta, bitkin veya sakatlanmış yabani hayvanlarla karşılaşma olasılığı bulunanlar için bir kılavuz niteliğinde hazırlanan bu kitabın, konunun ilgilileri için temel bir başvuru kaynağı olacağına inanıyorum. Yaşam biçimlerini, yaşama alanlarını ve yaşamsal rutinlerini bilemediğimiz yabani hayvanların tedavisiyle veya bakımıyla ilgilenmek zorunda kalabileceklerin bilmesi gereken çok değerli bilgiler, uyarılar ve yöntemler var bu elkitabının içinde. Kendi konusunda Türkçe kaynak olarak bir ilk olan bu değerli elkitabını hazırlayan yaban hayat veteriner hekimi Ahmet KÜTÜKÇÜ’ye bir doğasever olarak teşekkür ederim.
AKUT’un 15. yaşını bitirdiği 2011 yılında, doğa ve canlı sevgisine sahip gerçek kültürümüzü ve gerçek değerlerimizi bize hatırlatan bu özgün çalışmayı, AKUT KİTAPLIĞI’nın 11. yayını olarak okuyucuyla buluşturabilmek bizim için mutluluk verici. YABANİ HAYVANLARLA YAŞAMA kılavuzumuzun konunun tüm meraklılarına faydalı olmasını diliyorum.